Narin’e kıydılar. Peki kim? Neden? Ve nasıl?
Onu yüreğimize gömdük. Oysa bugün okula gidecekti. Çocuklarımızı yaşatamıyoruz. Onları koruyamıyoruz. Evde, sokakta, trafikte, okulda hayatı ön plana alan, yaşamayı kutsayan bir zihniyet ve altyapıyı bir türlü oluşturamıyoruz.
Türkiye maalesef “ucuz ölümler ülkesi” oldu. İnsan hayatı SUDAN UCUZ. Bu çarpıklıktan nasibini en çok alan kadınlar ve çocuklar oluyor. Yaşamın acımasızlığının yükünü kadınlar çekiyor; bedelini çocuklar ödüyor. Aksi halde çocuklarımız neden başka ülkelere gitmek istesin? Neden kendi vatanını bırakıp başka coğrafyaların hayalini kursunlar?
Gündelik hayatın her alanında standartlar yüksek değil, denetimler yetersiz ve
işi liyakatli uzmanlar yapmayınca kazalar! ve ölümler kaçınılmaz olur. Maden faciaları, tren kazaları ve onca skandal neden oluyor?
Sonuç: halkımız güvensiz. Güvencesiz.
Çocuklarımız mutsuz ve umutsuz. Daha büyük beka sorunumuz yok.
Okula devam edemeyenler bir yanda…
Çalışmak zorunda olanlar.. fabrikada, atölyede, tarlada ekmek peşinde koşanlar.
Fırsat eşitliğinden yararlanamayanlar…
Özellikle okuldan uzak tutulan kızlarımız.
Ne okulda ne istihdamla olan yüzbinlerce gencimiz. NEREDE GELECEĞİMİZ?
Zorlu dünya koşullarında Türkiye yarınlarda nasıl yeralacak? Nasıl rekabet edeceğiz? Düşünsenize; iki gün önce ‘En büyük eserim ‘imam hatiplerin önündeki engelleri kaldırmak’ diye övünen bir Cumhurbaşkanımız var.
TORPİLİN VAR MI?
Çocuklarımız hadi okudular diyelim, torpil bulmadan işe giremiyorlar. Liyakat ilkesi ortadan kalktı. Arkanda ‘sağlam bir dayın’ var mı? İktidardan torpil buldun mu? Ülkenin gençlerini işte bu duruma düşürdük. Onların en parlakları ise yurtdışına gidiyor. Doktorlarımız, mühendislerimiz, teknikerlerimiz akın akın Avrupa’ya kaçıyor.
Böyle bir ülke yarınlara nasıl güvenle hazırlanacak? Geleceğe nasıl umutla bakacak?
Bu iktidarın 22 yıldaki en ciddi başarısızlığı eğitimdeki performansıdır. Mülteciler meselesini de katarsanız geleceğimizi nasıl ipotek altına aldıklarını apaçık görürsünüz. Ve kutuplaşma siyaseti nedeniyle toplumu ayrıştırmaları… kaynaklarımızı dağıtırken takındıkları ideolojik tutumlar. Çeyrek asırdır sürekli ‘BİR SONRAKİ SEÇİMİ’ kazanmanın hesabını yaptılar. ‘BİR SONRAKİ NESLİ’ düşünmediler.
Toplumda yozlaşma olduğu, değerlerin erozyona uğradığı muhakkak. Orta sınıf da ortadan kalktı. Boşuna değil. Sadece birbirini suçlayan siyaset sınıfı oluşturdular. E bunun halka yansıması da oldu.
Sadece ekonomi ve eğitim değil sorun; kültür ve demokrasimiz de ağır bir tehdit altında.
Kurumların güç ve etkinliği iyice azaltıldı; ara zümreler ezildi.
En çok da adalet duygusu zedelendi. Yitirdiklerimizin ardından dünyada ne kalır? Anılarımız ve adalet duygusu. Bu iktidar en çok da adalete zarar verdi.
Narin’e ne oldu sorusunun yanıtı esasen BİZE NE OLDU sorusuna verilecek cevapta gizlidir.
İşte tüm bunlar nedeniyle bu ülkenin çocukları, gençleri, halkı umudunu, iyimserliğini, neşesini, yaşam coşkusunu yitirdi. Siyasetin ve muhalefetin öncelikli görevi bu olmalıdır. Bu güzel ülkenin temiz yürekli insanlarına yaşan neşesini ve coşkusunu yeniden kazandırmak.